Ekrem İmamoğlu, mazbatasını alıp görevine başlayan Şişli Belediye Başkanı Muammer Keskin’i makamında ziyaret etti. Daha sonra halkla buluşan İmamoğlu, yerel seçimlerin yenilenmesi talebiyle, yanlarında 3 valizle YSK’ya giden AK Partililer’i eleştirdi ve uyardı: ”Ben, bugün ekranda çantaları görünce zannettim ki, makam sahibi olan insanlar pılını pırtısını topladı bir yere gidiyorlar. Meğerse o çantalarıyla itirazları götürüyorlarmış. Bu çantalarla beraber daha önce adliyeye gidenleri hatırlıyorsunuz. Vatanseverlerimizin canına mal olan o kumpası hatırlıyorsunuz değil mi? İşte aynı kafa. O çantayı taşıyan kişiler aynı kafa. Ama bu millet bu kumpasa gelmedi, gelmeyecek. Ben ne dedim ilk akşam. Ben, kimsenin hakkını yemedim ama 16 milyon insanın da hakkını yedirmeyeceğim. O çantalarla, ”Delil taşıdım” diyen insanlara diyorum ki, ”Akıl tutulması var herhalde sizde”. Vazgeçin. Bu millete bu insanlara yazık etmeyin. Bu insanların canını sıkmayın.”
Kesin olmayan seçim sonuçlarına göre İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu, mazbatasını alıp görevine başlayan Şişli Belediye Başkanı Muammer Keskin’i makamında ziyaret etti ve kutladı. İkili, Şişli Belediye Başkanlığı binasında sohbet ederken, ellerinde Türk bayrakları olan on bini aşkın vatandaş da başkanları halaylar çekip, horona durarak bekledi. İzmir Marşı’yla coşan kalabalık, ”Mazbatayı ver, İmamoğlu’na mazbatayı ver” şeklinde tezahürat yaptı. Mitinge çok sayıda CHP milletvekili de katıldı. CHP Grup Başkanvekili Özgür Özel’in arkadaşlarıyla birlikte seçim otobüsü üzerinden ”selfie” yapması ilginç anların yaşanmasına neden oldu. Buluşmada ilk konuşmayı Keskin yaptı. Keskin, ”Kapılarımız, siz komşularımıza hep açık olacak. Biz, mazbatamızı aldık. Buruk mazbata aldık. Kutlama yapmadık. İmamoğlu da mazbatasını aldığında, büyük bir kutlama yapacağız. Onun başarısı bizim, bizim başarımız onun olacak” dedi.
Keskin’in ardından mikrofonu İmamoğlu aldı. İmamoğlu’nun konuşmasının satır başları şunlar oldu:
– Hepinizi kucaklıyorum. Çok güzelsiniz. Sizlerle buluşmaktan çok büyük keyif alıyorum. Bugün Şişli’ye hayırlı olsuna geldik. Ben, başkanıma çok inanıyorum. Muammer Keskin başkanımın vicdanına, adaletine, belediyeciliğine yürekten inanıyorum. Şişli’de, bugüne kadar yapılanların çok daha iyisini yapacağını biliyorum. Hele hele büyükşehirle beraber senkronize bir çalışmayla uyumlu bir yol arkadaşlığıyla Şişli’nin ihmal edilmiş birçok konusunu el ele çözeceğiz. Elbette İstanbul’un çok daha sorunlu yerleri de var. Onları da çözeceğiz ama müsaadenizle biraz güncel konuları konuşalım.
”Hani saya saya bitiremediler ya!”
– Hani saya saya bitiremediler ya… İşin güzel tarafı ne biliyor musunuz? Birinci gün saydılar kaybettiler, ikinci gün saydılar, yine kaybettiler. Artık sayamıyorum, 3, 4, 5, 6… Bugün 16. gün. Doyamıyorlar. Dün, rakibimizi ve bazı siyasileri televizyonda konuşurken 6-7 defa saygımız gereği ”Sayın” deyince, birisi yazmış “Başkanım, siz ‘sayın’ deyince, onlar saymayı anlıyorlar”. Garip ama gerçek. Bu ülkenin ne yazık ki iradesine zarar veriyorlar. Milli iradesine zarar veriyorlar. Egemenliğin kayıtsız şartsız milletin olduğuna olan bu toplumun inancına zarar veriyorlar. Hepimizi üzüyorlar. Çok yanlış. Hani Hakimiyet-i Milliye dediğimiz bu kavramın yaşama tutunduğu demokrasiye zarar veriyorlar.
”Seçimi kazandık arkadaşlar”
– Ben açık söyleyeyim, bu arkadaşlarımızı ne kadar uyarsak da yetmiyor. Bakın, Büyükçekmece’dekiler olmadı, Maltepe’dekiler olmadı. Şu anda 40 sandığa kadar indi iş. Bir gün kaldı, kalmadı. Seçimi kazandık arkadaşlar. Daha güzelini söyleyeyim mi? Daha güzeli, orada bu işle ilgilenen, illa ”Kazandık” arzusunda olan birkaç yüz kişinin dışında kim kazandı biliyor musunuz? 16 milyon İstanbullu kazandı. Kadını, erkeği, genci, çocuğu hepsi kazandı. Benim güzel kızlarım, oğullarım, kardeşlerim, arkadaşlarım kazandı.
”Bu millete, bu insanlara yazık etmeyin”
– Ben, bugün ekranda çantaları görünce zannettim ki, makam sahibi olan insanlar pılını pırtısını topladı bir yere gidiyorlar. Meğerse o çantalarıyla itirazları götürüyorlarmış. Bu çantalarla beraber daha önce adliyeye gidenleri hatırlıyorsunuz. Vatanseverlerimizin canına mal olan o kumpası hatırlıyorsunuz değil mi? İşte aynı kafa. O çantayı taşıyan kişiler aynı kafa. Ama bu millet bu kumpasa gelmedi, gelmeyecek. Ben ne dedim ilk akşam. Ben, kimsenin hakkını yemedim ama 16 milyon insanın da hakkını yedirmeyeceğim. O çantalarla, ”Delil taşıdım” diyen insanlara diyorum ki, ”Akıl tutulması var herhalde sizde”. Vazgeçin. Bu millete bu insanlara yazık etmeyin. Bu insanların canını sıkmayın.
”Tutanağı tutacaksınız, mazbatamızı vereceksiniz”
– Bu yerel seçim Türkiye Cumhuriyeti’nin demokrasi tarihinin belki de en değerli, en önemli süreçlerinden bir tanesi. Süreç, YSK’nın önündedir. Bu akşam sayım bitiyor. Kanun gereği, seçim kurulunun İstanbul İl Seçim Kurulu’nun tutanağımızı netleştirip ondan sonra 16 milyon insanın mazbatasını bizse teslim etmesi şarttır. Buradan duyuruyorum. Bunu tüm samimiyetimizle, tüm ciddiyetimizle söylüyorum. Halkın iradesi sandığa yansımıştır. Tutanağı tutacaksınız, mazbatamızı vereceksiniz. Tekrar tekrar İl Seçim Kurulu’na duyuruyorum. Yetmez. Bir de YSK’ya sesleniyorum. YSK önünde itirazlar olabilir. Sürecin ilk gününden bugüne. On binlerce insan, İstanbul’da 16 milyon oya sahip çıkmıştır. Ne zaman ki süreçte arızaları çıkartmaya başladılar. Türkiye’nin her yerinden gelen milletvekillerimiz, genel başkan yardımcılarımız olağanüstü çalışmayla, titizlikle tek bir günü sıkıntılı hale getirmeden çözüm üretmişlerdir. Topyekun bunun adı demokrasi mücadelesi.
”Bir an önce bu olağanüstü itirazı netleştirin”
– YSK’ya sesleniyorum. İğne deliği kadar bir boşluğu yoktur bu sürecin. Takibi, ahlaklı bir şekilde bizim tarafımızdan yapılmıştır. Seçimden önce, ”Dünyanın en güvenilir seçim sistemi bizde” diyenler, ”Seçmen listesinden kimsenin şüphesi olmasın” diyenler, bugün şaibe naraları atıyor, kumpaslar uydurmaya çalışıyor. Bugün yüzyılın medya iletişim rezilliğini yaratan AA ve onun gibilerini kullanarak kendilerine delil üretmeye çalışıyorlar. Bütün bu süreçlerden sonra, YSK üyeleri, tarihi vazifenizi yerine getirin. Lütfen size olan güvenimizin karşılığı olarak gereğini yapın. Bir an önce bu olağanüstü itirazı netleştirin işimize bakalım. 16 milyon insan hizmet bekliyor.
”Hepinizle Saraçhane’de buluşmak istiyorum”
– Hepinizle Saraçhane’de buluşmak istiyorum. Kimsenin sizin canınızı sıkmaya hakkı yok. Bu millet mutlu, huzurlu olacak. Neymiş efendim, biz çalışamazmışız, meclis fazlaymış, belediye başkanı merkezi hükümetle anlaşamazmış. Ya arkadaş ne demek anlaşamaz. Ben bu şehre hizmet etmeye geldim mi? Bu ülke Ankara’daki hükümeti seçti mi? Seçti. Kimse kendi malını devretmiyor. 16 milyon İstanbullunun varlığı olan Büyükşehir Belediyesi’ni bu kardeşinize devredecek. Bu kadar net. Onun için o şaibe naralarını bizim kulaklarımız duymuyor. Kendi başarısızlıklarını şu anda başka şeylerle örtmeye çalışıyorlar. Benim Ankara’daki aklıselim devlet adamlarına önerimdir, kendi partilerini aldatan, hala başka başka işlerle arayış içinde olan o kişilerle kendi grupları içerisinde dersini versinler, cezasını kessinler. Kendileri bilir.
”Ne mutlu bize ki bu Cumhuriyet’in evlatlarıyız”
– Dünyanın en güzel şehrinde hayatımızı sürdürüyoruz. İstanbul, bana göre dünyanın en güzel şehri. Bu şehre asla ihanet etmedik, etmeyeceğiz. Bu şehrin insanını, insanca, eşit bir şekilde yaşaması için adil bir yönetim olacağız. Bu şehirde yaşayan herkesin kardeşliği için mücadele edeceğiz. Herkesin inanç özgürlüğü için mücadele vereceğiz. Bayrağımıza olan sevgimiz, kültürümüz, geleneklerimiz, eğlencelerimiz, üzüntülerimiz hepsini biz bu memleketin tüm değerlerini seviyoruz. Hep beraber büyük mücadeleler vermedik mi? Verdik. Kim ayrıştırıyorsa karşısında dikileceğiz. Ne mutlu bize ki bu Cumhuriyet’in evlatlarıyız. Sayın Cumhurbaşkanı bunu unutmasın. Hemen şu aşağıda, Kasımpaşa’da o zamanın kenar mahallesinde doğdu büyüdü, şu an bu ülke ona Cumhurbaşkanlığı makamını verdi. Ben kime minnet duyuyorum. En başta Mustafa Kemal Atatürk’e.
”Tökezler, düşersek, siz kaldıracaksınız”
– Bütün İstanbullular benim yoldaşım, yol arkadaşım olsun istiyorum. Eğitimde ve birçok yolda seferberlikler başlatacağız. Birbirimizin yanlışını büyüten değil, birbirimizin yanlışını düzeltenler olacağız. Biz görevimizi yapacağız sizler denetleyeceksiniz. Bu şekilde çalışacağız. Gün olur tökezleriz yere düşeriz, kolumuzdan tutup ayağa kaldıran benim yoldaşlarım sizler olacaksınız. Bu ülke ancak ve ancak böyle gelişir.